bugün

entry'ler (169)

karsu dönmez

Bu aralar fanı olduğum tatlı kadın.
'vuslat' ve 'itiraf' adlı iki şarkısını döne döne dinliyorum. hem sesi çok güzel hem de şarkıları.
Bir tanesinde (vuslat) şöyle diyor:
'Huzura aç ruhun bensiz
Huzur bende, sen neredesin?
Huzura aç ruhum sensiz
Huzur sende, ben neredeyim'

doğum günü

hiç doğum günü kutlamamış, doğum tarihini bilmeyen, pastanın neden kesildiğini, mumların neden üflendiği bilmeyen bir çocuğa rastlayınca; yaşadığın bir çok doğum günün, kutlamaların geliyor aklına da, insanın içine bir şeyler oturuyor.
bir suriyeli öğrencim ile aramızda geçti şöyle bir diyalog:
(ünite party time)
-soyle bakalım birthday party neydi?
+bilmiyorum hocam
-hani ne kutluyorduk, mumları üflüyorduk, pasta kesiyorduk?
+... (öylece bakıyor)
-dogum gunu değil mi mennan?
+aa ben bilmiyordum hocam.
hiç kutlamayız biz. annemin de kardeşimin de.
-e ne zaman senin doğum günün? (saskınlıgımı gizlemeye calısarak ve muhtemelen gizleyemeyerek)
+bilmiyorumki hocam annem söylemedi.
- eve gidince annene sor, öğretmenim soruyor de tamam mı?
+tamam hocam

* ahh, bazılarına ne normal, sıradan şeyler, yoklugunu bilmemiş, dusunmemiş bile.
bazısı da varlıgını dahi bilmiyor, sanki büyük lüks (!)
*sana söz olsun çocuk, o mumlar üflenmeden bitmeyecek bu dönem.

sevilmemek

Her şeyin hem baslangıcı hem de sonucu gibi bu konu. Misal; 'istisnalar vardır elbet ama' ezeli suçluların da hikayelerine bakıldığında genellikle sevgisiz, ilgisiz bir çocukluk yaşadıkları görülür.
Bir kitapta dediği gibi: 'sevgi insana her şeyi yaptırabilir bir de sevgisizlik.'

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

Hayat hep bir denge işi diye düşünürüm. Her şeyin fazlası bazen de eksiği hep zarar. Yaşadığın her an farklı öğretiler çıkıyor karşına bir bir. Ancak bunun farkına sonra sonra varıyor insan. 'Olgunlaştım artık tamam' diyorsun bir gün sonraki 'sen' o günkü haline yandan yandan gülüyor, 'dur daha ne gördün' der gibi. Öleceğim güne kadar şaşırmaya, öğrenmeye, keşfetmeye, farketmeye devam edeceğim sanırım şu ana kadar ki en büyük farkındalığım bu. Yaşam en nihayetinde bir yolculuk hali... Kimine mıcırlı, çukurlu yollar, kimineyse iki yanı yemyeşil ağaçlı yollar sunan...

bir hanımefendi nasıl olmalı

Kadınları kalıplara koymaya çalışmaktan ne zaman vazgeçeceğiz acaba? Öyle olmalı, böyle olmalı. Yok efendim, hiç bir şey 'olmamalı'
Böyle 15-20 maddeyle bir insan yaratamazsınız.

derinden

bazı şarkılar vardır ya defalarca dinlersin, sömürürsün adeta şarkıyı ama her dinleyişte de başka bir yeri dikkatini çeker, içine dokunur.
sözleri ayrı, ezgisi ayrı bir şekilde ruha işliyor.

'annem gülerdi ya, ben de gülerdim' kısmını söylerken sesi titremiyor mu? bir tek bana mı öyle geliyor...

no blues

rastgele bir şekilde tanıştığım ve birkaç şarkısını döngüye alıp bırakamadığım ,sonradan öğrendiğime göre hollandalı bir grup.
blues, içine arap ezgileri çalınıyor kulağınıza. kimi zaman dinlendiriyor, kimi zaman neşelendiriyorlar.
insanda tatile gitme, yolda da bol bol kendilerini dinleme isteği uyandırıyorlar.
'black cadillac' parçaları favorilerden.

geceye bir söz bırak

"Bir koku var burnumda;çocukken parka gitme kokusu.
O kıpır kıpır sevinçle karışık huzur.
Sonra yolda yürürken bir yandan, birazı dalda birazı etrafa yayılmış mis gibi ıhlamur kokusu.
Öyle telaşsız, öyle basit ve öylece de mutlu. Çocuk olmak tam da buydu.
...........

'bazen ansızın bi cümle belirir kafanda, sonra? Gerisi hikaye.'

yapındırmak

genelde balkan göçmeni yoğunlukta olan bölgelerde kullanılan, diğer bir tabirle 'boş yapmak' manasına gelen kelime.
peki buraya nereden geldik, opucuk baligi ile yapılan bir sohbet esnasında, her zamanki gibi konunun konuyu ve tekrar bir konuyu açması suretiyle buralara kadar geldik.

bir diğer kelime için: (bkz: peşelemek)

mutluluk

hem çok basit, hem bir türlü elde edilemeyen, safi bir arayıştır.
genellikle varlığı sonradan anlaşılır ; 'mutsuzken'

mendilim yok

2 yıl önce yazdığım entry yi okudum ve fikrim hala aynı,mesafelerin engel olmadığı dostluk,dostum...

uzakta da olsa eli kolu yetişir sevincinize de derdinize de ortak olur. az mı dinledi az mı tahammül etti bana...
sevgisini taa derinde hissedersiniz, öyle tatlı bi kalbi varki görmesini bilene...

yakınlarına yardım etmek, yanında olmak herkesin yapabileceği bir şeydir, peki ya uzak olduğu insanlara yardım etmek?
işte onu herkes yapamaz. ah be keşke hak etseler, üzmeseler. keşke engel olabilsem üzmelerine...

zaman olur konuşmanıza bile gerek olmaz, bi film tavsiye eder, bi şiir gönderir, öyle anlaşırsınız.

katlana katlana artar bendeki yeri, iyiki var! *

butterfly

jason mraz'ın muhteşem şarkısı. çevirisiyle çok ilgilenmeye fazla gerek yoktur. müziği bir harikadır, önemli olan da o sanırım *

mendilim yok

üniversitenin bana kazandırdığı nadide güzelliklerden biri. hep 'iyiki' var. arada yaptığı güzel sürprizlerle hayatıma en güzel pastel renkleri katar, mutlu eder. özlemin, yakıştığı insanlardan. candır, can.

en sevilen kitaplar

*dan brown- dijital kale

sözlük yazarlarının şu an merak ettikleri

yarın yine iş muhabbeti ne şekilde sonuçlanacak ya da sonuçlanmayacak mı ?

kayıp dizisi esas patron tahminleri

defne'nin kardeşi sedef, kemal'in babası, malum dayı, avukat metin hepsinden her şey beklenir. ama dizi bizi komple şaşırtıp bambaşka bir patron da çıkabilir. bekleyip göreceğiz artık. ama şu dizi bitmese ya...

kayıp dizisi özlem

dizinin beklenmeyen bir şekilde öne çıkan bir karakteri olmuştur. senaryo çok enteresan ilerlemekte ve bende inanılmaz merakla beklemekteyim yeni bölümünü.

25 ocak 2014 bursa kızlı erkekli zirve vol 16

yarım saat bir saat uğrar sonra da kalkarım, düşüncesiyle gidip gecenin sonuna kadar kaldım. kötü mü oldu? hayır. kesinlikle iyi oldu. mendilim yok ile gittik, (onsuz bir zirve benim için zirve değildir zaten) muhabbet sohbet derken vaktin nasıl geçtiğini anlamamışım. kaçıncı zirvem hatırlamıyorum ama artık simalar daha akılda kalıcı ve yavaş yavaş daha çok hoşuma gidiyor bu zirveler. * gerçekten güzel vakit geçirdim. düzenleyen arkadaşa ve katılan herkese çok çok teşekkürlerimi iletiyorum bende. bir dahaki sefere görüşmek umuduyla...

mendilim yok

çok fazla (evet farkındayım anlatım bozuklugu oldu) yazacak şey vardır ve bu yüzden nereden başlayacağını bilemezsin ya bu öyle anlardan biri. aslında çok da uzun olmayan bir zamana çok güzel şeyler sığdırdık biz. evet bir bunaltıcı yaz okulu günü başladı tanışmamız... sonra tüm mevsimleri beraber sevdik. kışı sevdik beraber ama sonbaharın tadı başkaydı bizim için. küçücük şeylerden mutlu olan 2 ufak kız cocuguyduk adeta. minik pasta tarifleri, değişik çaylar, zaten sohbetin eşsiz tadı yetiyordu bize. ama özlüyorduk hep birbirimizi ve bi telefonu yetiyordu 'k.b.b ben geliyorummm' beni alıyordu bi sevinç. sonra gece yarısı sohbetleri, onun uykusunun bizde hep erken gelmesi... benim buna sitemlerim. sabah o enteresan uyanış... yanına gidip fısıldasanız dahi, 'hooop ne deprem mi oluyoo!?' edasıyla uyanır her defasında. sırf mutlu oluyorum diye itina ile bakılan kahve falları... hatta benim telefondan sekilleri tarif etmem ve buna istinaden tahminler etmesi. dışarıdan nasıl gözükür bilmem ama, içerisi kocaman bir kalp onunki. bir adım atana bin adım gelecek kadar güzel... derdiniz derdi olur, seninle ağlar ve güler. mutluluktan ağlamayı da ben bir onda gördüm. 'en son ne zaman mutluluktan ağladınız' diye sormuştu bir kere. düşündüm... hiç. ama sonra belki de bu vesileyle bir kere ağladım mutluluktan... ayrı yerlerde olsak da beraber gittiğimiz konserler vardı. yanyana olmak gerekmiyorduki zaten beraber dinliyorduk... çok çok yazacak şey var ama ancak bu kadar toparlayabiliyorum işte... yalnızz bir de hastalıklardan başını bir kurtarabilse, hastanelere gitmekten ciğeri soldu. ankara nın yolları aşındı. doktorlar fazla mesailere kaldı,zengin oldu sabrı ve çabası takdire değer. tez zamanda bitecek insallah bunlar. güzel günler göreceğiz güneşli günler...

ekmeği ilk yapan insanın sözleri

Her şeylerin suyuna banarsınız.